Dile Kolay 86 Yil Aygul Fazlioglu

Yazar: Aygül Fazlıoğlu | 8.05.2022

Doğum tarihi sorulduğunda mısır ve fasulye tohumlarının atıldığı, havaların yeni yeni ısınma turlarına çıktığı ayda Trabzon’da 1936 yılında doğduğunu söyler.

Her daim söyleyecek bir şeyleri var.

Hayata çok güçlü tutunuyor.

Asla hayattan vazgeçmiyor.

Çok yönlü düşünebilen, pratik bir kadın.

Aynı anda birden fazla işi yapabilen sürekli hareket halinde tipik bir Karadeniz kadını.

Hep ileriyi gören Cumhuriyet çocuğu, çağdaş bir Müslüman olarak kendini tanımlar.

Milli duyguları çok yüksek olan, Türk bayrağını daima balkonuna asan bir kadındır o.

Her gün her saat “Allah akıl ve beden sağlığı versin” diye şükrederek güne başlar.

Birilerine bir şey vermediğinde ya da birileri için bir şey yapmadığında rahatsız olur.

Hiçbir şey yapamadığında ya da bir şey veremediğinde dolabı açıp bir limon bulup, bununla bir çay içersin diyendir aynı zamanda.

Mahallesinde dokunmadığı, elinin değmediği, sevgi sözcüklerini söylemediği çocuk, genç, engelli, kadın, yaşlı hemen hemen hiç kimse yok gibi.

Küçükken hasbelkader ilk yardım kurslarından ve çevresinden öğrendiği iğnecilik ile “mahallesinin yerel iğnecisi ” olmuştur. Bu vesile ile girmediği, dokunmadığı hane kalmamıştır.

Geniş eğitimli bir aile çevresi olduğu için kadınlar hastalandığında onların sağlık kurumlarına, sosyal yardımlara erişimlerine aracı da olmuştur her zaman…

Semtinde okula gönderilmeyen bir kız çocuğu olduğunda ailelerini o ikna etmeye gitmiştir ya da çocukların eğitim bursuna özellikle de yoksun, yoksul başarılı kız çocuklarının eğitimde kalma sürelerinin artırılması için yıllarca eğitim bursu sağlamıştır.

Nakış, dikiş, oya hatta ev işlerinden hiç hoşlanmaz, tarihe geçmesi gereken “bir kızın çeyizi, kalemidir” sözünü kızlara kulaklarına küpe yapmasını salık vermiştir. “kör ile okumamış bir farkı yok, okul, okul, okul” demiştir yaşamı boyunca…

Şimdi düşünüyorum da o zamanlar SEVGİLİ ANNEMİN yaptıkları bize çok normal gelirdi, oysa o zamanlar, o kendi aklınca… yüreğince şimdinin sivil toplum örgütü gibi çalışmış aslında tek başına…

Bilindiği gibi annelik, kadınları en fazla güçlendiren deneyimlerden biri ve kendilerini var edebilecekleri meşru bir alan. Hele hele bir de bir erkek çocuk sahibi olmak gelecek açısından ekonomik sigorta ve neslin devamıdır. O dört kız bir erkek, olmak üzere beş evlat sahibi bir annedir.

Bir birey olarak, bir kadın olarak o da kadın ve erkek olmayı toplumsallaşma sürecinde öğrenir. Evlatları doğar doğmaz cinsiyet rollerine göre erkek evladı için iki kurban keser, uzun süre onu emzirir. Kızları için kurban kesmez ama onlar için de erkek evladı için de saçını süpürge etmiştir.

Çağdaş, sosyal girişimci, özgür, güçlü bir anne ancak bir o kadar da gelenek ve göreneklerine, aile bağlarına önem veren muhafazakâr, bilge bir ANNEDİR O.

Çocuklarının üzerine titreyen beş evlat, dokuz torun sahibi “ben çok şanslıyım Allah bana hayırlı evlatlar verdi” diyerek her sabah çocuklarını dualarla kapıdan uğurlayan, camdan arkalarından bakıp el sallayan bir ANNEDİR O.

Aile birlikteliğine önem veren ve her zaman konuşmalarında “siz de yarın anne baba olacaksınız, hayır duası alın, her zaman arayın sorun” diyecek kadar açık sözlü.

Annelerimiz, kıymetlilerimiz, değerli varlıklarımız. Her insanda “anne” kelimesi farklı çağrışımlar uyandırsa da ortak nokta olan sanırım “sevgi, güven, fedakârlık ” kavramlarında buluşuluyor olmak. Anne ile evlat arasında doğumla başlayan ilişki, çocuğun bakıma muhtaç olduğu dönemlerde en yoğun evresini yaşarken, sonraki yıllarda düşük yoğunlukla da olsa devam eder bu bağ hiç bitmez…

Doğanın kadına bahşettiği en önemli özelliklerden birisi, anne olma yetisidir. Anne ile çocuk arasındaki, o özel bağ, ancak ölümle sona erer. Bir anne için evladının anne-baba, dede-nene olması fark etmez. Bir anne için evladı, hangi yaşta olursa olsun, düşünülen, özlenen, korunan, şefkat gösterilendir. Her yaşta sevilmek, düşünülmek te, insanda çok büyük güven duygusu yaratır.

İşte biz o şanslı beş evlatlarız. Yeni bir “ANNELER GÜNÜ” yaklaştığında, annemi ve çocukluğumu anımsadım. Yüreğimi sıcacık duygular kapladı. Bu duygularla anneme sesleniyorum;

Sevgili Annem,

Zeki, güçlü, Karadeniz kadını,

Hayatını evlatlarına adadın. En büyük hedefin bizlerin iyi bir eğitim almasıydı.

Güçlüklerde yılmayan mücadeleci yapın, cesurluğun, gururlu kişiliğin, dürüstlüğün, yardımseverliğin, bitmez tükenmez sevgin ile bize yol gösterici oldun.

“Tembellikle pisliğin doktoru yoktur” diyerek, çalışkanlığın ve temizliğin önemini sürekli vurguladın.

“Aklının sana yaptığını dünya toplansa yapamaz” diyerek bir kadının okumasının, çalışmasının, kendi ayakları üzerinde durmasının önemini bıkmadan, usanmadan, defalarca anlattın.

“Okul, okul, okul” diyerek çalışan, eğitimli kadının, laf yerine iş üreteceğini, akıllı çocuklar yetiştireceğini, kendine ve topluma faydalı olacağını kafamıza soktun.

Mahallelinin Pakize Annesine, Annem Pakize Hanıma çok teşekkür ederim,

İyi ki benim annemsin.

Son Söz; annelerle evlatları buluşturan mayıs ayının ikinci pazar gününde bu özel günde çeşitli hediyeler, güzel cümleler, anlamlı kelimeler ve sıcak dokunuşlarla anneler onurlandırılmalıdır.

Tabii bir de doğurmadan anne olan kadınlar vardır … bazen onlar teyzedir, haladır, abladır, … bazen sadece komşu teyzedirler. Kendileri doğurmasa da anne olmasalar da tıpkı anne sevecenliğiyle; yeğenlerini veya desteğe ihtiyacı olan çevrelerindeki çocukları koruyan kollayan, sevgileriyle sarıp sarmalayan kadınlardır onlar… elleri öpülesi kadınlardır…

2022 yılı Anneler Gününüz kutlu olsun.

Pakize Fazlıoğlu ve Ağabeyi Yılmaz Nuhoğlu ve Ailesi üç kuşak bir arada

Pakize Fazlıoğlu ve biricik oğlu Ömer Fazlıoğlu

Pakize Fazlıoğlu

Pakize Fazlıoğlu ve torununun kızı Beren Duman

Nuhoglu Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı ve Başkan Yardımcıları Aile Büyükleri Ziyareti