Hoşgörü Bir Sanat Mıdır? - Nuray Tuğ Yaşar

7.01.2021

         EN GÜZEL SANAT GÖNÜLLERİN KAZANILMASIDIR          HOŞGÖRÜLÜ OLAN İNSAN AYNI ZAMANDA SANATÇIDIR   Vakıf dergimizin bu seneki kapak konusu “SANATA EVET” olarak belirlenmiş. Sanat ve sanatçı kavramlarının çok özel ve çok yetenekli insanlarda var olduğunu düşünürüz ve öyledir de. Her insan özel bir varlıktır ve her insanda eşsiz özellikler vardır ama her insan sanat üretemez ve sanatçı olamaz değil mi? Sanat sözlük anlamında; bir duygunun, tasarının ya da güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tümü, ustalık, hüner, beceri, yetenek olarak anlatılmaktadır. Sanatçı ise, sanat kollarından (çok çeşitli ve geniş yelpazelidir) başarı gösteren kimseye, sanatı başarıyla icra eden kimseye denir.

Evet, sanat ve sanatçının sözlük tanımları özde böyledir. Ve resmen sanatçı kimliği olmayan bizlere, sanat ve sanatçı kavramları çok özel yeteneklere haiz olmakla eşdeğer gelir.

Ailemizde de ne mutlu ki varlıklarıyla ve başarılarıyla övündüğümüz sanatçı akrabalarımız var. Bu özel dalda geniş bilgi aktarımını tabii ki sanatçılarımıza bırakmalıyız.

Özellikle son yıllarda ülkemizde ve dünyamızda maalesef bazı değerlerin yitirildiğini hatta bencilliğin zirveye ulaştığını görmekteyiz. Tüm zamanlarda sanat ve sanatçılara ayrı bir değer verilmiştir. Sanatçılara çoğumuz gıpta ile bakmışızdır.

Ama bilmeliyiz ki, bedenle sanat icra edebilme yeteneğimiz yoksa kalplere sevgiyle yerleşirsek gönül sanatına sahip oluruz. Gönül sanatının ilk kuralı da “HOŞGÖRÜ” dür. Hoşgörüyü haytamıza dâhil edersek ve hoşgörülü olabilmeyi başarabilirsek ne mutlu bize… Bu mutluluk önce kendi dünyamızı sonra da dışımızdaki dünyayı sarar. Çözülemeyen, sıkıntı veren, iç karartan nice sorunlardan hoşgörüyle kurtulabiliriz.

Karşındakini anlayabilme ve anlayışla karşılayabilme ve bazı hatalarını mazur görebilme içimizdeki egodan oldukça zordur ama bu bencillik duvarını bir kırabilirsek hoşgörülü olabilmeyi çok kolay başarabiliriz. Hoşgörüyü hayatımıza dahil ettiğimizde hem hayatımız kolaylaşır hem de Hayat tan daha fazla zevk alır hale geliriz. Hoşgörülü olabilmeyi devam ettirdiğimizde ise benliğimizdeki diğer yeteneklere de ulaşırız. Tabii ki her birimiz bu özelliğe kolay kavuşamayız ama kavuştuğumuzda da bir sanatçı gibi özel ve güzel bir yeteneğe ve paha biçilemeyen bir bakış açısına sahip oluruz.

Sanatçı naiftir, özeldir. Hoşgörülü insan da naiftir, naziktir ve özeldir. Başı ve sonu oldukça hızlı geçen dünya hayatında egolarla boğuşmak ve üstünlük çıkarmaya çalışmak insana çok ağır bir yük getirir.

Ama -ben-den kurtulup –sen-den e geçebildiğimizde bu yükümüz daha hafifler. Hayatımız ve insan ilişkilerimiz daha bir anlam kazanır.

Hoşgörülü olmak, karşımızdakinin her hareketini olduğu gibi kabullenmek değildir. Hoşgörülü insan karşısındaki insanı anlamaya çalışandır. Üslubu sert değil yumuşak olandır. Silahları hemen kuşanmak değil uzlaşmaya varmaya çalışmaktır. Bir sanatçı gibi naiftir.

İnsanların birbirinden uzaklaştığı bir dönemde yaşamaktayız. İnsanlar bencil olmayı neredeyse kaçınılmaz görmektedir. ” Ne kadar az insan, o kadar az sorun” sözü sanki düstur olmuş durumda. Oysa ne kadar sosyallik, o kadar huzur olmalı. Bunu da “hoşgörülü olmayı” başarabilen her insan yapabilir.

Hiçbirimiz kusursuz ve mükemmel değiliz. Her insan da gerek ruhsal gerek fiziksel olarak aynı güçte değil ama normal değerlere sahip her insan –eğer isterse- hoşgörü penceresinden dünyaya bakabilmeyi başarabilir. Baskın olmak yerine bakabilen olmak ve kırarak değil kazanarak konuşabilmek isteyen her insanın başarabileceği özelliklerdir.

*****KENDİN İÇİN YAPILMASINI İSTEMEDİĞİN BİRŞEYİ BAŞKASINA DA YAPMA”

Bu sözü aklınıza ve vicdanınıza yerleştirdiğinizde artık hoşgörülü insan olmuşsunuz demektir.

İnsan olgunlaştıkça manevi hasletleri daha kolay kazanabilmektedir. Ancak gençlik yıllarında hoşgörüye sahip olunması daha değerlidir ve büyük bir kazançtır. Çünkü gençler gerekli gereksiz her duruma ve her cümleye fazla reaksiyon vermektedir. Çocuklarımıza ve gençlerimize –ağaç yaşken eğilir misali- bizler örnek olur hoşgörüyü temel alırsak bundan en çok mutluluk duyacak yine bizler oluruz. 

Şair Atila Çakıroğlu’nun mısraları ne güzeldir.

Kırma insan kalbini Bulamazsın hiç sebep, Durdur asrın harbini Hoşgörülü davran hep.

Her bir şeye kırılma, Hemen kızıp darılma, Sakın hırsa kapılma, Hoşgörülü davran hep.

Örnek olsun hep sana, Yunus ile Mevlâna, Bu yakışır insana, Hoşgörülü davran hep.

Karşımızdakinin hatasını gördüğümüzde tahammül edemeyip duvarları yıktığımızda belki biz daha büyük bir hata içine düşmüş oluruz. Silmek yerine uzlaşmak ve hatasını anlamasına yardımcı olmak daha derin bir muhabbetin kazanılmasına da vesile olabilir. Affetmek ve özür dileyebilmek en güzel –SANAT-tır. Bu sanatı her insan başaramaz ama siz başarabilirseniz içinizdeki yaşam sevinci ve huzur hiçbir servetle elde edilemeyecektir.

“Bunu yapmak çok zor”, “Ben haklıyken masumken neden hoşgörülü olayım ki?” nidaları olur. Peki karşındaki de kendini haklı görüyorsa!

Evet hemen kılıçları kuşanmak değil, önce SAKİN ve İNCE BİR ÜSLUPLA konuşmaya başlamalıyız. Son radde denilen bu aşamayı başarıyla bitirmek kolay olmasa da zor da değil.

Biz, doğuştan ve genlerimizden gelen avantaja sahibiz. Nuhoğlu ailesinin her bireyi “güzel fıtrat “ta doğmuştur. Bu bir genel özelliktir, asla üstünlük değildir. Hayatın maddi ve manevi zorluklarıyla  Bu fıtratımız bazen gölgelense de asla kaybolmayacaktır ve eğer istersek daha hoşgörülü olabiliriz.

Hoşgörüde huzur vardır, hoşgörüde sorunlara karşı kolaylık vardır.

              GÖNÜLLERE GÖNÜL SANATIYLA İMZA ATABİLMEMİZ TEMENNİSİYLE, SİZLERİ SEVGİYLE SAYGIYLA SELAMLIYORUM.